İş hukuku, adından da anlaşılacağı üzere iş hayatının içeriğini, işçi-işveren ilişkisini, her iki tarafın haklarını ve yükümlülüklerini düzenleyen ve bu ilişkiden doğacak ihtilafları çözüme kavuşturma gayesinde olan hukuk dalıdır. İş hukuku avukatı ise bu iş ilişkisinin taraflarından olan işçinin veya işverenin vekilliğini üstlenerek menfaatlerini korumaya çalışan kişidir.
İş hukuku alanında çalışan avukat, çoğunlukla işçi avukatı anlaşılan ancak işverenin de avukatlığını üstlenen, vekilliğini yaptığı kişinin menfaatlerini savunan, bazen iki taraf arasında arabulucu sıfatıyla rol alan kişidir. İş hukuku avukatı sadece işçi işveren ilişkisinden doğan uyuşmazlıklara değil, aynı zamanda işçi ile kamu kurumu veya işveren ile kamu kurumu arasında bulunan uyuşmazlıkların çözümünde yer alır.
İşçi- işveren arasında doğan uyuşmazlıklar sebebiyle birtakım davalar ortaya çıkar. Bu davalardan bazıları şunlardır:
İşçinin Haklı Sebeple Fesih Halleri Nelerdir?
4857 Sayılı İş Kanunu madde 24’te işçinin iş sözleşmesini haklı sebeple feshedebileceği haller düzenlenmiştir. Bu düzenleme uyarınca haklı fesih sebepleri şu şekildedir;
Yukarıda İş Kanunu madde 24’te açıklanan bu hallerin varlığı durumunda işçinin iş sözleşmesini haklı sebeple feshetme hakkı vardır. Bu hallerle fesih durumunda işçi kıdem tazminatına hak kazanır.
İş hukukundaki davalara birçok alacak kalemi girebilir. İşçinin asıl alacağı, fazla çalışması, gece çalışması vb diğer alacaklar iş hukukuna konu alacak kalemlerine örnek verilebilir. Geniş şekilde örnekleyecek olursak;
İş hukukunda açılan her davanın kazanılması söz konusu değildir. Bu nedenle açılan ve başarısızlıkla sonuçlanan davalarda hangi yöntemin uygulanacağı önem arz eder. Şayet işçi veya işverenin tarafı olduğu dava başarısızlıkla sonuçlanırsa tarafların üst mahkemeye başvurma hakları vardır. Burada kast edilen üst mahkeme Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf ve Yargıtay nezdinde temyizdir. İş hukuku avukatı aracılığı ile kişi tarafı olduğu dosyada başarısızlık yaşarsa karara karşı üst mahkemeye gitmek yerine verilen kararın gereğini yerine getirebilir.
Kıdem tazminatı, en az bir yıl kıdemi olan işçinin İş Kanunu’nda belirtilen istisnai hallerin var olmaması halinde iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte kıdemi olan her bir yıl için son aldığı aylık ücret kadar hak kazandığı tazminatı ifade eder. Bu tazminata hak kazanabilmek için aranan bazı şartlar vardır. Bu şartlar şu şekildedir;
Yukarıda yer alan sebeplerin var olması halinde işçi, kıdem tazminatına hak kazanır ve hak kazandığı bu tazminatı iş hukuku avukatı ile dava yoluyla talep edebilir.
İşçinin, işveren tarafından geçerli bir neden olmaksızın işten çıkarılması halinde kanunda sayılan şartların gerçekleşmesi durumunda işe iade davası açılabilir. İş Kanununda belirtilen işe iade davasının şartları şu şekildedir:
Sayılan bu şartların gerçekleşmesi halinde işçi işe iade davası açabilir. Bu davanın işçi tarafından kazanılması halinde işçinin işe iadesine karar verilir. İşveren işe iade kararı üzerine bir ay içerisinde işçiyi işe başlatmalıdır. İşçinin başvurusu üzerine işçiyi, işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlüdür.
İşçi kesinleşen mahkeme veya özel hakem kararının tebliği tarihi itibariyle on işgünü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. İşçi bu süre içinde başvuruda bulunmaz ise, işverence yapılmış olan fesih geçerli bir fesih sayılır ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur. Bu davada işe iade davası açma ve işe iade kararı üzerine işe yeniden girmek için başvuru süresi kısa olduğundan dolayı davanın iş hukuku avukatı ile yürütülmesinde fayda vardır.
İşçinin işverene ait işyerinde veya işyeri dışında işin yapılması için yapılan faaliyetler sırasında yaralanmasına, ölümüne veya ruhsal açıdan zarara uğramasına neden olan olaylar iş kazası olarak tanımlanır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesine göre iş kazası sayılan hallere örnek olarak şunlar verilebilir;
İş kazası meydana geldiğinde işçi ve işveren olayı tutanağa bağlamalı, durumu kolluğa bildirmeli ve olayın gerçekleşmesinden itibaren üç gün içinde olayı SGK’ye bildirmelidir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 16.maddesine göre iş kazası geçiren işçiye sağlanan haklar şu şekildedir;
Çoğu zaman bu iş kazasına uğrayan işçi haklarını tam olarak bilmediğinden dolayı zorluk yaşamaktadır. Bu nedenle bu sürecin iş hukuku avukatı ile yürütülmesi tarafların menfaatinedir.
Kişisinin açtığı iş davasını takip etmemesinin sonucu HMK madde 150’de düzenlenmiştir. Bu maddeye göre;
Bazen işçi açtığı davayı hukuki bilgi yokluğundan dolayı takip edemez ve telafisi mümkün olmayan hak kayıpları doğar. Bunun önüne geçmek, iş hukuku avukatı ile çalışarak mümkündür.
Diğer çoğu hukuk davasında olduğu gibi konusu para alacağı olan iş davalarında da yerel mahkemenin verdiği kararın istinaf veya temyize konu edilebilmesi için dava değerinin belli bir miktarı aşması gerekir. Bu miktar 2024 yılı için eğer istinaf söz konusu ise dava değeri 28.250,00 TL'dir.
Söz konusu hükmün temyiz edilmesi için ise sınır 2024 yılı için dava değerinin 378.290,00 TL'dir. Bu sınırların altında kalan davalar istinaf veya temyiz konusu edilemezler. Bundan dolayı bu kararlar, verildikleri an kesinleşir.
Lakin iş davalarında icra edilebilirlik için kesinleşme şartının aranmadığını ve parasal sınırların her yıl Aralık ayında yeniden belirlendiğini önemle hatırlatmak isteriz.
İşçinin açmak istediği iş hukuku ile ilgili davasında kendisini avukatıyla temsil etmek istemesi durumunda vekâletname çıkarması gerekmektedir. Vekâletname çıkarma, iş davalarında ayrı bir özellik arz etmez. Noterde yalnızca vekâlet verecek işçinin tek taraflı beyanı ile vekâlet ilişkisinin kurulması mümkündür.
İş yaşamında mobbing, sistematik olarak, mağduru bezdirme kastıyla, sistematik biçimde, iş yerinde, mağdura yönelik duygusal taciz veya fiziksel şiddet tehdidi ile ortaya çıkan, mağdurun kişiliğinde, mesleki durumunda ve sağlığında zarar ortaya çıkaran davranışlardır. Mobbinge örnek olarak şu davranışlar verilebilir;
İşveren veya vekilinin bu şekilde hareketlerinin söz konusu olması halinde mobbingin varlığı kabul edilir.
Fazla çalışma (fazla mesai), iş kanununun belirlediği kapsamda ve şartlarda haftalık 45 saati aşan çalışmalardır. 4857 Sayılı İş Kanunu madde 63’e göre; İşçinin çalışma süresi haftada en çok 45 saat olarak tespit edilmiştir. Aksi kararlaştırılmamışsa 45 saatlik çalışma süresi, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit bir şekilde bölünerek uygulanır.
Fazla çalışma haftalık 45 saat üzerinde olan çalışmadır. Günlük çalışma süresinin sınırı ise 11 saattir. Haftalık çalışma 45 saati geçmese bile günlük çalışma 11 saat üstü olursa fazla çalışma yapılmış sayılacaktır.
Her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde elli arttırılması suretiyle hesaplanır. Örneğin İşçinin saatlik ücreti 30 lira ise ve üç saat fazla çalışma yaptıysa bu üç saat fazla çalışma için normal saatlik ücretinin 1,5 katı kadar ücret alır. Yani her bir saat fazla çalışma için 45 TL alacaktır.
Yukarıda detaylıca açıklandığı üzere iş hukukunda birçok alacak kalemi, tazminat ve çeşitli dava türleri vardır. Özellikle iş ilişkisinin zayıf tarafı olan işçinin tek başına ve hukuk bilgisinden yoksun olarak haklarını aramaya çalışması kendisini zor durumlara sokabilir. Yine iş hukukunun işçiyi korumaya yönelik düzenlemeler içermesi sebebiyle işveren de zorluklarla karşılaşabilir. Bu nedenle her iki tarafın da iş davasında kendisini iş hukuku avukatı ile temsil ettirmesi kendileri için büyük fayda doğurabilir.
Bu noktada Öz & Öz Hukuk & Arabuluculuk Bürosu olarak yalnızca hukuki uyuşmazlıklarda değil; ikale süreçlerinde ve ihtiyari arabuluculuk süreçlerinde de hizmet vermektedir.